Reklam
Tarih : 2025-07-17 12:41:47

Şahin: Çevre hakkı, mülkiyet güvencesi ve demokratik denetim etkisizleştiriliyor

Şahin, düzenlemenin beş maddesine dikkat çekerek, anayasa ve hukuk devleti ilkelerine olan aykırılıkları gündeme getirdi. 

Şahin, 215 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan, çevre hakkını zayıflatan, mülkiyet güvencelerini hiçe sayan ve demokratik denetimi etkisizleştiren ciddi düzenlemeler içerdiğini belirterek, “Bu teklifin özünde yatırım süreçlerini hızlandırma bahanesiyle temel anayasal ilkeleri devre dışı bırakma eğilimi vardır. Oysa, enerji yatırımları ile çevre güvenliği, kalkınma ile hukuk düzeni birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Bu bağlamda, özellikle 5 maddeye, 1'inci, 2'nci, 4'üncü, 11'inci ve 12'nci maddelere ayrıca dikkat çekmek istiyorum çünkü bu maddeler teklifin gerçek amacını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.” dedi.

Maddeler hakkında açıklama yapan Şahin, şunları kaydetti:

"1'inci maddeyle başlayalım. İlk bakışta olumlu gibi görünen bu düzenleme ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararının artık verilmeyeceğini söylüyor ancak uygulamada çok daha tehlikeli bir kapıyı aralıyor. Bu düzenlemeyle çevresel etki değerlendirme süreci tamamlanmadan enerji ve maden projelerine ruhsat, teşvik, izin ve onay verilebilecek yani yatırımcı önce ruhsat alacak, faaliyete başlayacak, sonrasında ÇED süreci işletilecek. Oysa ÇED süreci bir ön koşuldur, yatırım, çevresel etkileri baştan değerlendirmelidir. Aksi halde, bu sürecin bir anlamı kalmaz."

“2'nci madde, çevreyle uyum teminatı sistemini değiştiriyor. Mevcut durumda, maden işletmelerinden faaliyet sonrası doğayı eski haline getirebilmek için bir güvence almaktadır ancak teklif bu teminatı kaldırarak yerine rehabilitasyon bedeli getirmektedir. Yeni sistemde ödenecek bedel madenin çevreye verdiği zarara göre değil yalnızca madenin türü ve alanına göre belirlenecek yani çevresel tahribatın boyutu ne olursa olsun, sabit bir ücretle geçiştirilecektir.”

“4'üncü maddeyse mülkiyet hakkına doğrudan müdahale niteliği taşımaktadır. Bu maddeye göre stratejik veya kritik maden bulunduğu gerekçesiyle herhangi bir taşınmaz, Cumhurbaşkanlığı kararıyla acele kamulaştırılabilecektir. Ancak neyin stratejik veya kritik olduğuna ilişkin tanım kanunla değil yönetmelikle belirlenecektir. Kamulaştırma ancak açık bir kamu yararı varsa mümkündür ve olağanüstü bir istisna olarak uygulanmalıdır. Bu teklifse acele kamulaştırmayı sıradanlaştırmakta, siyasi takdirle her yerin, her arazinin kolayca kamulaştırılmasının yolunu açmaktadır. Bu durum, kırsalda yaşayan yurttaşlarımız açısından ciddi bir tehdit oluşturur.”

“11'inci maddeye geldiğimizde, kamu kurumlarının değerlendirme esnekliğini ortadan kaldıran bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz. Bu maddeyle birlikte izin süreci başlamış projelerde kurumlar artık görüş değiştiremeyecek yani başta olumlu görüş verilmişse süreç içinde yeni bir bilgi veya koşullar ortaya çıksa dahi kurumlar bu görüşü revize edemeyecek; bu, kamu yönetiminin dinamik yapısına da aykırıdır.”

"Son olarak 12'nci maddeye değinmek istiyorum. Bu madde kamu kurumları arasındaki görüş ayrılıklarının artık yargıya değil doğrudan kurula taşınmasını öngörmektedir. Bu kurulun verdiği karar da bağlayıcı hale getirilmektedir yani mahkemelerin devre dışı bırakıldığı bir sistem kurulmak isteniyor. 

"Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi yalnızca 5 maddeyle değil genel yapısıyla da sakıncalıdır. ‘Ayakkabıyla dahi girilemez’ denilen Salda Gölü'nü besleyen dağlar dahi bu tehdidin altında. Yasa demek vicdana sığar mı buna, yasa demek vicdana sığar mı; Allah için size söylüyorum! Ayakkabıyla bile girilemeyen Salda Gölü'nü besleyen dağları dahi tehdit ediyorsunuz.”

  Hibya Haber Ajansı

© Copyright 2025 gazetedijital.com Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.