Teklifte üstün kamu yararının toplum çıkarına olmadığını vurgulayan Rızvanoğlu, “Bu teklifin üzerine üstün kamu yararı etiketi yapıştırılmış ama Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifidir bu. Şimdi, hepimiz biliyoruz, gerçek bir kamu yararı nedir? Bu gerçek kamu yararı sadece birkaç şirketin değil bütün bir toplumun yararı demektir ama bu aynı zamanda su demektir, gıda demektir, orman demektir, temiz hava demektir, üretim hakkı demektir, sağlıklı çevre demektir” dedi.
Teklifin Avrupa Birliği mevzuatıyla gerekçelendirilmesini de çarpıcı bir örnekle çürüten Rızvanoğlu, “Teklifin gerekçesine baktığımızda, bir Avrupa Birliği’ne referans veriliyor ve burada diyor ki ‘Avrupa Birliği de süreçleri hızlandırıyor.’ Şimdi, bunu iyi anlamamız gerekiyor. Avrupa Komisyonu 13 Mayıs 2024 tarihinde yenilenebilir enerji ve ilgili altyapı projelerine yönelik izin süreçlerinin hızlandırılması hakkında rehberlik dokümanı yayınladı mı? Yayınladı ama gelin, bu belgeye bir bakalım ne diyor bu? Rehberin girişinde belli tanımlar var ve açıkça şunu söylüyor: Bu rehber yalnızca yenilenebilir enerji projeleri ve onlara bağlı altyapılar için geçerlidir yani güneş, yani rüzgar, yani jeotermal gibi projeler için; madencilik bu kapsamda yer almıyor ama siz burada gerekçede öyle bir diyorsunuz ki sanki madencilikte varmış gibi” dedi
Avrupa Komisyonu kararında hızlandırma işlemlerinin belli kurallara göre olması gerektiğini aktaran Rızvanoğlu “Rehberin en önemli uyarılarından bir tanesini de göz ardı etmişsiniz, üzülerek söylüyorum çünkü rehber bir şeyi çok net bir şekilde söylüyor: ‘Eğer bir hızlandırma yapılacaksa bu mutlaka belli kurallara bağlanmalıdır’ diyor. Bakın ‘Mevcut yasal çerçeve içinde kalınmalı, enerji ve çevre alanlarında bilgiye erişim hakkı, halkın karar alma süreçlerine katılım hakkı ve çevresel konularda adalete erişim hakkı ihlal edilmemeli.’ diyor yani ne diyor? Avrupa diyor ki ‘Bilimsel harita yapılmalı. Ulusal koruma alanları, kuşların göç yolları ve hassas ekosistemler ruhsat kapsamı dışında bırakılmalı, kurumsal kapasite güçlendirilmeli, personel eksiklikleri giderilmeli ve halkın sürece etkin bir biçimde -ki mesela bugün alınmadıkları gibi- katılımı sağlanmalı.’ Yani Avrupa diyor ki: ‘Önce doğayı haritalandırıyoruz biz, sonra da bilimsel olan uygulama alanlarını belirliyoruz, kurumları güçlendiriyoruz, süreci de hızlandırıyoruz.’ Biz ne yapıyoruz? Harita yok, koruma sınırı yok, kurumsal kapasite değerlendirmesi yok doğanın her karış toprağını potansiyel ruhsat sahası gibi gösteriyoruz” ifadesini kullandı.
Teklifle ormanlar üzerinde MAPEG’e sınırsız yetki verildiğini belirten Rızvanoğlu “Gelelim teklifin bir diğer kritik konusuna kurumsal yapının çökertilmesi. Bugüne kadar orman izinlerini kim veriyordu? Orman Genel Müdürlüğü, şimdi kim verecek? MAPEG. Yani madencilik ruhsatı veren kurum aynı zamanda doğaya da izin veren kurum haline geliyor. Denetleyenler, ruhsat verenler hepsi aynı elde toplanıyor ya bunun mantığını ben anlayamadım yani anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. Bu sadece yani idari bir bozulma da değil, aynı zamanda Anayasa'ya da aykırı bir durum ” ifadesini kullandı.
Rızvanoğlu enerji planlamasının yapılan şekliyle uygun olmadığını belirterek “Son olarak şunu söyleyeyim: Enerji planlamasının böyle doğru olduğunu düşünmüyoruz, böyle bir kapitalizm anlayışı da olamaz, üzülerek söylüyorum. Bu teklif, serbest piyasa düzeni değil, kişilere özel çıkar sağlayan bir imtiyaz yasasıdır. Bunu çıkartırsak da Türkiye için çok sakıncalı sonuçlar olacağını ve bunun bir enerji reformu değil, ayrıca da bir ruhsat rejimi olduğunu söylüyorum.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Hibya Haber Ajansı
© Copyright 2025 gazetedijital.com Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.